1- İkram sahibi olanlar, 2- Cömert olanlar, 3 Cimri olanlar,4- Düşük olanlar, 5- ve hayvan huylu olan insanlar,
İkram sahibi olan,
kendi yemez, onu bahşeder.- Cömert olan, kendi de yer bağışlarda.- Cimri,
kimseye vermez kendi yer gözü de dışarıdadır.- Düşük insanlar, kendi de yemez
birine bağışlamazda.- Hayvan huylu olanlar; yemez bağışlamaz başkalarını da
iyiliklerden men eder.
Arifin gözü Tanrıya bakar zahidin gözü kendi ameline bakar;
Zahid derki ben neler yaparım! Arif der ki Tanrı ne İster! Arif kendini
unutmuştur hatta kendi benliği kalmamıştır ve Hak’ta yok olmuştur.
Arifin gamı (uğraşı) piridir.
Zahidin gamı (uğraşı) kendisidir.
En büyük mucize nebiler ve velilerin sözleridir. Çünkü
mucize ve kerametler zahir yönünden sihir ve simyaya (gizli İlim) benzer her ne
kadarki manada onlardan uzaktır ve büyücüler mucize türü işleri zahir yönünden
çok yaparlar ve öylece “evliyaların özü ve kerametleridir” Falcılar ve
büyücüler derler fakat sözde bunların hiç biri giremez.
İki talep vardır; Pir’in yolunda sordular ki “yolun bir sonu
varımıdır.”
“Buyurdular ki yolun sonun vardır Ama menzilin sonu yoktur,
çünkü iki seyir vardır; biri “Tanrı’ya dek” diğeri;“Tanrı’nın İçinde” o ki
Tanrıya dek”tir sonu vardır ki Dünyadan ve kendinden geçmektir bunların
hepsinin sonu vardır. İlla O zaman ki Hakka vardın, ondan sonra seyir Tanrının
Sırları ve marifeti dünyasındadır ki onun sonu yoktur.
Bil ki Tanrı’nın Aynası dörttür. Ki dört harf ona işaret
etmektedir ve O dört seviye ki Gönül, Akıl, Ruh ve Nefistir ve Dört Melek bu
seviyelerin sonucudur. Örneğin Cebraillin kalıbıdır ki o kabiliyettir ilmin
yeridir ve ilim gönül yoluyla elde edilir o zaman isim olarak, çok sayıda adı
olur. İster ona gönül de ister Cebrail iki kelimede de kast edilen bir anlamdır
ve akıl Mikail Hakikat rızıklarının aracısıdır yani ilim ve marifet akıl ile
elde edilir ve Ruh İsrafil’in zarfıdır ki
Nesnelerin gerçeği onun elindedir ve o şekil Hakk’ın
sıfatıdır-ki İnsanın ruhunda yazılıdır. Nasıl ki yüce Tanrı buyurur:“Kendi
ruhumdan ona ruh üfürdüm”Ki: İsrafil’in vasfıdır ve nefis Azrail’in kalıbıdır
ki O Hakkın üstünlüğüdür nasıl ki elçiler sultanı (hepsine ve bizim elçimize ve
sülalesine ve yaranına esenlikler olsun) buyurur:“ona ki Muhammed’in nefsi
elindedir and olsun.”
Ve yüce Tanrı buyurur; “Tanrı’nın eli onların ellerinin
üstündedir.” burada ki anlam üstünlüktür. Nasıl ki derler;“ O kimse ellerin
üstündedir.” yani böyle demekle üstünlüğünü anlatırlar ki O Azrail’in vasfıdır
ki ruhların alıcısıdır ve her nesneden onda bir ruh vardır nasıl ki doğal
temellerden toprak Azrail’in yüzüdür ve su Mikail’in, Hava İsrafil’in ve Ateş
Cebrail’in.
Nasıl ki Hz. Resul
(a.s) buyurur:“Her elçinin ümmeti içinde bir benzeri vardır ve ey Ali sen
Ümmetim içinde benim benzerimsin.”Akıl benzetmede Cebrail
gibidir ve onun ahtı olan gaybı düşünmek ve ona bakmak düşüncede, tefekkürde,
hayatın biçiminde ve günlük işlerden çıkmaya, Cebrail gibidir ve onu Levhada
anlamak.
Bir gün bir derviş
sordu ki: Hazreti Yunus (a.s) balığın karnında kırk gün kaldı himmeti ne idi ve
insanın vücudunda ne vardı ki Yüce tanrı buyurmuştur; çok yakında ayetlerimizi
ufuklarda ve kendi vücutlarında onlara Göstereceğiz. (Yunus gibi balıkta gizli kalmış)
( hidayet ona gelince
ona güven gelmiş)Hakikatte Yunus’tan maksat tende ki ruhtur ve balıktan maksat
tendir ve denizden maksat tendeki nesnelerdir.
O halde belli oldu ki
yüce tanrı insanın ruhunu Cisimden önce yarattı ve istedi ki kendini açıklığa
getirsin özünü yarattı. Ve onu İlimden görünen hale getirdi ve sınırlı bir
varlık olmaktan birlik haline getirdi ve kendi kemalini ve sıfatlarını ortaya
koydu. Ruhlardan sonra Tanrı ateşi, rüzgârı ve toprağı yarattı ve dünyayı onun
üzerinde düzen verdi. Ondan sonra bu dört unsuru yoğurdu.
“Âdemin mayasına kırk gün kendi (kudret) Elimle yoğurdum.” O
halde ey can bilin ki; Rabbü’l-âlemin (âlemlerin rabbi) Tanrı insanın kalıbını
ateşten, rüzgârdan ve topraktan yarattı ve bunlara kırk aşama vermiş.
Şimdi ilk on aşama nefsi emarede hasıl olur ve nefis zalim
Padişahtır ve her hareketi şerdir (kötülüktür) nasıl ki Yüce Kuran’da
gelmiştir“Ben nefsimi arı saymıyorum çünkü nefis kötülüğe emredendir meğerki
rabbim korusa.” (Yusuf suresi 22)Çünkü nefsin ateşle ilgisi var ve ateş sıcak
ve kurudur.Ve O on seviye ki emareden oluşurlar şunlardır.“Cehalettir,
Sinirlenmek (kızgınlık), Cimrilik ve buğz, Kahir,Kin, Kibir, Kıskançlık, İnkâr,
İki yüzlülük (nifak);”
Ve bu on huy nefsi emare’ye özeldir, bunlardan arınmak gerek
arınmak ne ile olur! Nefse hâkim olmakla olur. Pire varıp İrşat olmak ve
dosdoğru olan hak yola Sıtkı sadakatle Varmakla olur. “ve buda bir üst
mertebeye ermekle olur”Bu Makam nefsi Levvame dır, bunu aşmak için ise şu on
Huyu bilmek ve kat etmek gerek.Bu on huy bunlardır; Züht,
Takva (sakınma) vara ve cümle
(kötülükten çekinme) Kulluk, hakkı ödeme, nefsi koruma,
Dostu görme duygusu, Hak İmanına uymak ve Hak yolunda Mücadele etmek,
olmalıdır,
Yüce Allah “Levvame”nin hakkında buyurur:“Ant içmem kalkış
gününe ve Ant içmem Levvame (Uyaran)Nefsine” (kıyamet 23)
Nefsi Levvame rüzgâr gibidir ki, rüzgar soğuk ve
kurudur.Mürşitler buyurur ki bu nefis hem iyilik yapan hemde kötülük
yapandır.Arifler ise suya benzetmişler, nasıl ki Kuran dan beyan eder.
“O zaman İlham etti ona İyilik ve kötülüğü, uysallığı ve
isyanı” (şems 8) ve öylece soğuk ve nemlidir.Bu aşamayı kat eden talip derviş
can ise, üçüncü evrede olanNefsi “Mülhime” evresine ulaşır.Ve bunların Tamamı
da on huydan ibarettir ki, şunlardır;
Akıl, Hikmet, Bilim,
vahiy, İlham, Hayır, Boş olmayan söz, Fazilet, Cömertlik, İhsan (iyilik) ve bu
on aşama “Mülhimenin”dir. Asıl erdemlilik bunların tamamını kendinden bilip bu
huylarla huylanmak ve daha güzeline erişmeyi hedefleyip bulmaktır. Bunu böyle
anlatmaktadır Yüce tanrının sözü:“Ey güvende olan nefis (beni anarak beni
anarak güven duyan, nimet zamanında şükür eden ve mihnet zamanında sabır eden
kalıbından) seni yetiştirene dön o halde ki sen Halinden Razısın ve senden de o
razıdır, kullarımın arasına gir ve mutluluk yuvama gir” (fecr 27-30) Mutluluk
yuvasından (cennetten) kast edilen, bana yakın olanlar ve has kullarımla
görüşmektir.O zaman her kim ki bu huyun sahibi olur, Hakkın emri olmadan asla
hareket etmez ve mürşidi kamiller onu ademe benzetmişler ki yüce tanrı şöyle
buyurur:
“O bütün İsimleri Âdeme öğretti” (bakara 31)Onun kalbinde
bir İlim oluşturdu isimleri kapsayan başlangıç yoluyla. Ve bu nebiler ve
velilerin zatıdır çünkü ezeli ve ebedi kelimeler topraktan meydana gelir ve toprak
soğuk ve kurudur:
Toprak ol toprak ki gül bitsin,
Çünkü Ancak toprak’tır Mazharı küll
Ey can toprak olmak topraktan gül bitirmek yani o mertebeye
ermek içinde nefsi mülhimeyi aşmak gerek İlkokul çağına eren bir çocuk nasıl
başladığı yerden durmayıp, orta oklu, lise ve üniversiteyi okuyup hayata
atılıyorsa, İnsanda evresini tamamlamak ve mabuduna kavuşmak yani, halka hizmet
ederek hakka ulaşıp vahdet-i Vücut olup saf ve temiz olarak aldığı emanetini sahibine
teslim etmesi için bir üst makama geçmesi gerekir. “Mutmain” olmak ve öylece
bir on marifet daha kat edip tanrısal olgunlukların evresini yani yukarıda
anlattığımız,mertebeyi bulmak.
Ve bu on Aşama şunlardır ki: Fakr ve sabır, Adalet ve İnsaf,
İlim ve Rıza, Tahkik ve Yakın, Aht ve Vefa,Söylenen bu on Aşama topraktan
oluşur. Ve toprakta bir gizem vardır ALİ (a.s) ın bir İsmi “Ebu Türap”tır. Ve
Bu Seviyeler bütün Evliyaullah ve şüheda Ermiş İmamlardan Oluşmaktadır ve her
yolcu bu yüce seviyelere ve değerli makamlara ulaşır velayet makamına kavuşur,
Hazreti Hünkâr buyurur ki; Velayet ve Nübüvvet Hakikat dünyasında birdir.Ve
Hazreti Muhammed buyurdu; Ben İçinizde İki Bölünmez emanet bırakıyorum bir
benim Ehlibeytim ve onunla bir bütün olan Kur-anı kerimimdir dedi, O halde eğer
istiyorsanız ki hak yolunda sağlıklı kalasınız,
Nebiler sultanına, Ehlibeytine ve kuranına tutunun.Nasıl ki
Hamd edilmiş kitapta; onun rehberi buyurmuştur:“O halde gerçekten kopmak
bilmeyen tutanağa tutunmuştur,O kopmayacaktır ve tanrı duyan, bilendir.”(bakara
256)“Bil ki yüce tanrı göklerde ve yerde her ne yaratmıştır onun benzerini
senin vücudunda yaratmıştır.”
O, Gökte Arş yarattı senin özünde de Himmet ki binlerce kat
ondan büyüktür. Göklerde Cennet yarattı ve senin bedeninde gönül yarattı ki
binlerce kat Cennet ten güzeldir,
Çünkü Cennet Şehvetin yeridir ve gönül marifetin yeridir ve
Cennetin haznedarı Rıdvan’dır ve senin gönlünün Haznedarı ise Rahman’dır.Ve
yerde Cehennem yarattı ve senin teninde şehvet yarattı ve heves yarattı ki
heves, “haviye”ye benzer ki orada bedenin Ateşi yakıcıdır ve burada din’in
ateşi yakmaktadır.Ve gökte Ay yarattı ve senin teninde Akıl, Ay çoğaltır ve
azaltır, bil ki Akıl da öyledir; Gökte Güneş yarattı senin gönlünde marifet
yarattı, Güneş cümle evreni aydınlatır ışık verir, Senin marifetin ise, Arşı ve
kürsü aydınlatır.Ve Âlemde Denizler yarattı ve senin içinde Sırlar yarattı Ve
dedi ki:“Kendi içinizde de görmüyor musunuz?” (zariyat 21)
Yani aradığınız kendi içinizdedir, ama ne fayda ki Göremiyorsunuz
ve bilemiyorsunuz.
Ey yüce tanrım Rahman sıfatın hakkına yalvarıyoruz?
Bizleri Mutmain sıfatına eren kulları arasına dâhil eyle ve
Bizi Zalimlerin Şerrinden emin ve muhafaza eyle.Ve deriz ki Ey rabbimiz;
İnsanlık âlemini de bu zalim ve bağnaz güruhtan uzak eyle.Gerçeğe hü…
(Din ehlinin elinden
çıkıp ehil olmayanın eline düşerse afyondan daha tehlikeli olur)
kaynak :makalatı hünkâr Hacı bektaş-ı veli
Veysel KARA